Ninja Felsefesi ve Kişisel Gelişim

Portekizliler 1543 yılında tüfek başta olmak üzere Japonları bazı ateşli silahlarla tanıştırdılar. Basit bir tasarıma sahip olan tüfek üzerinde çalışan Japonlar kısa bir zaman dilimi içerisinde tüfeği çok etkili bir forma sokmayı başardı. Bu başarı ve üretim çılgınlığı öyle bir noktaya ulaştı ki on altıncı yüzyılın sonunda Japonya'da tüm Dünya'dan daha fazla tüfek üretildi.
Japonlar savaş alanlarında tüfeği kullanmaya başladılar ancak ne olduysa yaklaşık 100 yıl sonra eski Ninja ve Samuray kültürüne yani kılıç, ok ve mızrağa bir geri dönüş yaşandı. Çünkü Ninja felsefesi ritüelleri olan ve sanat öğeleri barındıran bir yaklaşım içeriyordu. Japonlar için kılıç silah işlevini aşan sanatsal değerlere sahipti. Japonlar dövüş alanında bile bu yönüyle nezaketi elden bırakmıyordu.
Eski dönem Japonya'yı anlatan filmleri izlerseniz Ninjaların ne kadar seri ve atak olduğunu, çok hızlı bir şekilde yüksek noktalara zıpladıklarını görürsünüz. Bu noktaya gelmek bir Ninja savaşçısı için kolay değildir. Sadece zıplama tekniğini öğrenmek için bir mısırın ekiminden hasadına kadar geçecek yaklaşık altı aylık bir süre beklemeleri gerekmektedir. Çünkü bir Ninja adayı mısır tohumu ekildikten ve filizlenmeye başladığı andan itibaren bu filizin üzerinden günde bir kaç sefer atlar. Bu hamleler kolaydır. İlk aylarda bitki 40-50 cm'ye varana kadar sadece basit bir egzersiz hareketi olan bu durum, mısır bitkisinin hızlı büyümeye başladığı son aylarda çok zor bir hale gelir. Mısır daha filizken uzun vadeli bir bakış açısına sahip olan Ninja üşenmeden pratikler yapar. Hasadı yaklaşan ve neredeyse iki metreyi aşan bitkinin üzerinden bu şekilde atlamayı başarır. Beden, ruha ve inanca teslim olmuştur. Beden adanmıştır çünkü.
Bu hikayenin en azından bir bölümünün mesela ilk üç ayının bir çoğumuza tanıdık geldiğine eminim. Burada mısır bitkisini değişim yolunda karşımıza çıkan engeller olarak düşünebiliriz. Bir hedef belirleyip o hedefe doğru ilerlerken karşımıza çıkan engeller 5-10 cm'lik mısır filizleri iken kolaylıkla üstünden atlayıp geçeriz. İlk aylarda önümüze çıkan bütün engellerin üstesinden geliriz. Ama hasat zamanı çok yaklaşmış olmasına rağmen, yada başka bir deyişle engellerin sonu yaklaşmışken yorulup çabamızdan vazgeçeriz. Uzun vadeli bir plan yapamadığımız veya bir şeyi kısa sürede elde etmek istediğimiz için ne yazık ki çabamız hayal kırıklığı ile sonuçlanır. Bir çoğumuz ektiği mısır bitkisi daha filizlenmeden çabasından vazgeçmektedir. Çünkü tohumu gece ekmiştir ve hasadı sabah yapmak istemektedir.
Bu noktada sizi bir konuda uyarmak isterim. Günümüzde kişisel gelişim sektörü dünyada devasa büyüklükte bir pazara sahiptir. Sadece Amerika Birleşik Devletleri'nde 2013 yılı itibariyle kişisel gelişim sektörünün pazar büyüklüğü 11 Milyar Dolara ulaşmıştır. Bu sektörün yıllık büyüme hızı ise yaklaşık %5,5. Bu rakamın içinde kitaplar, sesli kitaplar, motivasyon konuşmacıları, websiteleri, seminerler, yaşam koçluğu, online eğitimler, zayıflama ve stres yönetimi çalışmaları yer almaktadır.  Bu pazara girmek ve bu pastadan pay kapmak isteyen bazı kişiler ne yazık ki kişisel gelişimin bir hap şeklinde alınabildiğini iddia eden tek bir kitapla karşımıza çıkmaktadırlar. "O kitabı okuyun veya o hapı alın ve hayatınız değişsin". Aynen mısır bitkisini ertesi gün hasat etmek gibi bir durumdur bu. Bu büyülü sözlere kapılırsanız "hapı yuttunuz!". Değişim yolculuğunun uzun vadeli, kararlılık gerektiren bir süreç olduğunu unutmayın. Bu tarz kitaplar size ancak kendinizi iyi hissettiren geçici bir teşvik sunar.
2013 yılının sonuna geldiğimiz bu günlerde bu konu hakkında biraz düşünmenizi istiyorum. Kaç defa bir hedef belirleyip vazgeçtiniz? Kaç kez belirlediğiniz bir hedefe doğru kararlılıkla ilerlediniz ve onu elde ettiniz/başardınız? 
Gelecek hafta yeni yıla iyi başlamak için neler yapmamız gerektiği konusunda bir yazı hazırlayacağım. 2014 bizim yılımız olsun. Tekrar görüşmek dileği ile hoşçakalın.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Küresel Açlık ve Yoksulluk

Sesler

Geviş Getirme