Korkularımızı Yenmek
İnsanoğlu
yükseklik ve yüksek ses korkusu dışındaki korkuların tümünü sonradan
öğrenmiştir. İşin içinde sonradan öğrenilen bir şey varsa, elbette bu korkuyu
unutmayı öğrenmek de mümkündür. Bu günkü yazımda fobileri yenmekle ilgili bazı
tekniklerden bahsedeceğim. Bu tekniklerin kaynağı Neuro Linguistic Programming
(Sinir Dili Programlaması) yani NLP'dir. Bu konuyla ilgili bir örneği aşağıda
açıklamak istiyorum.
Sizi
rahatsız eden ve kurtulmayı çok istediğiniz bir korkunuzu ele alalım. "Ele
alalım" tümlecini laf yerini bulsun diye söylemedim, korkunuzu gerçekten
ele alın demek istedim. Kapalı yerde kalma korkunuz olduğunu varsayalım.
Kendinizi asansörün içinde yalnız kalmış bir şekilde canlandırın. Ama bunu
canlandırırken lütfen işin sadece hayal olduğunun farkına varın. Yani şimdiden
kalbiniz hızla çarpmasın:) Hayalinizde canlandırdığınız anla biraz oynamaya
başlayalım. Muhtemelen başlarken gri bir resim canlanmıştır gözünüzde. Önce
resmi renklendirin, capcanlı renkler kullanın. Lütfen bu renkleri hissedin.
Ipad veya Iphone de resimleri büyüttüğünüz gibi iki parmağınızla asansörün
resmini büyütün. Daha sonra asansörün duvarlarını evinizde en sevdiğiniz duvar
kağıdı ile süsleyin. Unutmayın hayallerin sınırları yoktur. Şimdi asansörü
elinize alıp kenarlarından tutarak çekmeye, eğip bükmeye başlayın. Bunu
yaparken asansörün gıdıklanıp güldüğünü hayal edin. Olabildiğince saçma ama
sizi rahatlatacak hayalleri seçmeye özen gösterin, asansörün tavanının gökyüzü
olduğunu hayal edin. Güneş tam tepenizde ve gölgelenmek için şemsiye alma
ihtiyacı hissediyorsunuz. Asansörün kapısını açarken insanların bu asansöre
girmek için sıra beklediğini hayal edin. Bu canlandırma sürecinde işin içine
bütün duygularınızı katın. Sıra bekleyenlerden birinin pembe panter olduğunu
düşünün. Yakında bir yerlerde en sevdiğiniz çizgi filmin müziği çalıyor, bu
sesi işitin. Eski gri ve karanlık resmi avucunuzda ovalayın, küçültün, bir
nokta haline getirin ve uzaklara gönderin. Bunu bütün benliğinizle yaptığınızda
ne kadar rahatlamış olduğunuza siz bile şaşıracaksınız. Bu süreci yaşarken
samimi bir şekilde korkunuzu yeneceğinize dair sağlam bir inanç beslemelisiniz.
Bir kaç denemede ve değişik versiyonlar kullanarak çok farklı bir noktaya
geleceğinizi garanti ediyorum. Ben denedim ve faydasını gördüm.
Sık sık
denediğim ve işe yarayan metotlardan birisi ise baş ağrısını engellemeye
yönelik olan metot. Başınız ağrıdığında sessiz bir yere geçin. Baş ağrınızın
büyük ve ağır bir kaya parçası olduğunu hayal edin. Bu kayayı görün ve dokunun.
Şimdi yapmanız gereken şey odanın bir köşesinde duran bu kaya parçasını
sürükleyerek camdan dışarıya uçuruma yuvarlamak. Taşı bütün gücünüzle itin.
Bunu yaparken elinizle kavradığınız oyuğu hissedin. Taş yerde sürtünürken
çıkardığı sesi duyun. Taşın ağırlığından dolayı yerde bıraktığı izi görün.
Kaslarınızın kasıldığını hissedin. Bir kaç dakikalık zorlu süreçten sonra
nihayet cama yaklaştığınızı hissedin. Camı açıp kayayı itin ve sonsuz
derinlikteki uçuruma gönderin, baş ağrınızın da kayayı takip edip yok olduğunu
göreceksiniz.
Yukarıda
bahsettiğim teknikler size saçma gelmiş olabilir ama yıllardır uygulanıyor.
Amerika'da yapılan bir deneyden bahsederek bu günkü yazımı noktalamak
istiyorum. Bir sınıftaki öğrenciler iki gruba ayrılıyor. Birinci grup belli bir
süre spor ve ağır idmanlar yapıyor. Kasları geliştirmek için her türlü aleti
kullanıyor. İkinci gruba ise birinci grubun yaptığı şeyleri hayal etmeleri
isteniyor. Yani kaslarını geliştirmek için spor yaptıklarını, spor aleti
kullandıklarını ve ağır idmanlardan geçtiklerini hayal etmeleri isteniyor.
Deney sonrasında ortaya çıkan sonuçlar herkesi şaşırtıyor. Çünkü spor
yapanlarla, bu sporu yaptığını hayal eden gruplar arasındaki kas gelişimi
neredeyse birbirine yakın çıkıyor. Beynimiz bir kez daha iş başında. Teknikleri
uygularken lütfen inancın ve düşüncenin gücünü es geçmeyin.
muhteşem, :) özellikle de örnekleri okurken gözümün kapalı olduğunu hissettim.. dediğin gibi: ''Bir kaşık aslında yoktur, ve eğdiğin kaşık değil, sensin..'' :)
YanıtlaSilBundan böyle daha yaşanılır ve korkusuz bir hayata merhaba...