Anlamsızlık Hastalığı
Anomi ya da Türkçesi ile
Anlamsızlık Hastalığı son zamanlarda gündemi çokça işgal ediyor. Emile Durkheim
Anomi'yi "Toplumda ya da bireyde,
ölçü ve değerlerin çökmesi ya da amaç ve ülkü yoksunluğunda oluşan dengesizlik
durumu" olarak tanımlamaktadır. Genel itibariyle hayattan zevk
alamamak, insanlara şüphe ile bakmak, güven bunalımı, işe yaramazlık duygusu,
amaçsızlık, duygusal boşluk, atalet ve umutsuzluk bu hastalığın temel
öğeleridir.
Anomiye yol açan bir başka etken ise
başkalarının kararları ile yaşamayı hazmedememektir. Birey olarak karar vermeyi
ve bunların sonuçlarını görmek istiyoruz. Hepsinden önemlisi kararlarımızın
isabetli olmasını ve insanlar tarafından takdir edilmesini istiyoruz. Yaşamın
kilit noktalarında karar verme özgürlüğümüz elimizden alındığında anomiye ilk
adımı atmış oluyoruz. Bu durum anlamsızlıkla birlikte otoriteye isyanı da
beraberinde getiriyor.
Birçok psikolojik hastalığın
kökeninde anlamdan yoksun olma durumu yatmaktadır. Bu konu hakkında en önemli
çalışmaları Victor Frankl yapmıştır. Çalışmaları sonucunda "Logoterapi" yaklaşımını geliştirmiştir. Logoterapi'ye
göre kişinin kendi yaşamında bir anlam bulma arayışı, insandaki temel
güdülendirici güçtür. Logoterapi daha çok gelecek üzerine, yani hasta
tarafından gelecekte yerine getirilecek anlamlar üzerine odaklanır. Aynı
zamanda logoterapi, nevrozların gelişmesinde büyük bir rol oynayan bütün kısır
döngülü oluşumları ortadan kaldırır. Frankl, kişinin yaşamda anlama
kavuşabilmesi için kişinin bir eser yaratması ya da bir iş yapmasını, bir
insanla etkileşime girmesini veya değiştiremeyeceği bir kaderle yüzyüze
geldiğinde acıdan anlam çıkarmasını öneriyor.
Yaşamlarında anomiye
yakalandığını hissedip bununla yüzleşen ve radikal kararlar verip hayatlarını
istedikleri yönde yaşamaya başlayan bir çok insan mevcut. Örneğin; ailesinin
zoru ile tıp fakültesini tercih ettikten sonra uzman bir nörolog olan ve bu
mesleği tam 30 yıl sürdürdükten sonra keskin bir karar alıp mesleği tamamen
bırakarak resim yapmaya başlayan; ya da yine ailesinin zoru ile meslek seçip
mezun olduktan sonra iyi bir kariyerden vazgeçip evsizlere yardımda bulunan bir
kuruluşta şoför olarak görev yapmak gibi anomiyi ortadan kaldırma çabaları
sergileyen insanların sayısı hiçte az değil.
Dilerseniz anomi ile ilişkili
olan bireyin mutluluk derecesi ve gelecek beklentisi gibi hususlarda yapılmış istatiksel
çalışmalara bir göz atalım. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Kuruluşu’nun (OECD)'nin
İyi Yaşam Endeksi adını verdiği gelirin
yanı sıra sağlık, barınma, iş, toplumsal dayanışma, eğitim, çevre, iyi
yönetişim, sağlık, hayattan memnuniyet, güvenlik ve iş-yaşam dengesi gibi 11
kriterin dikkate alındığı Mutluluk Ligi sıralamasına göre Türkiye, Meksika ve
Yunanistan ile birlikte sonuncu
sırada yer alıyor. Ligin tepesinde ise Avustralya, Norveç ve İsveç var.
TÜİK'in 2013 yılı verilerine göre
ülkemizde mutlu olduğunu beyan eden bireylerin oranı 2013 yılında %59 olarak tahmin edilmiştir. Mutlu
olduğunu beyan eden bireylerin oranının en yüksek olduğu il, %77,7 ile Sinop
ili olmuştur. Sinop’u sırasıyla takip eden iller; %76,4 ile Afyonkarahisar ve
%75,9 ile Bayburt olmuştur. Mutlu olduğunu beyan eden birey oranının en düşük
olduğu ilin ise %42 ile Tunceli olduğu gözlenmiştir.
Bireylerin geleceklerinden umutlu
olup olmadıklarına dair yapılan çalışmada ise Türkiye genelinde bireylerin %77’si kendi geleceklerinden umutlu
olduğunu beyan etmiştir. Kendi geleceklerinden umutlu olduğunu beyan eden
bireylerin oranının en yüksek olduğu ilk 3 il %86 ile Balıkesir, %85,8 ile
Isparta ve %85,5 ile Bolu olmuştur. Bu oranın en düşük olduğu 3 ilin ise, %64
ile Diyarbakır, %67,2 ile Tunceli ve %69,6 ile Düzce olduğu gözlenmiştir.
OECD verilerine göre
mutsuzluğumuz tescil edilmiş durumda. Ancak TÜİK'in gerçekleştirdiği ve beyana
göre yapılan çalışmalarda durum biraz daha farklı. Mutlu olduğunu beyan
edenlerin oranı %59, geleceklerinden umutlu olanların sayısı %77. Genel itibari
ile mutlu olduğumuz ve anomiye yakalanma yüzdemizin düşük olduğu TÜİK istatistiklerden
anlaşılıyor. Veriler analiz edildiğinde ülkemizin doğu illerinde mutluluk ve
gelecek beklentisi oranlarının batı illerinin gerisinde olduğu görülmektedir.
OECD verileri geniş bir kriter
setini dikkate alarak analizleri gerçekleştirdiği için ortaya çıkan sonuçlardan
OECD verilerinin yol gösterici olduğunu düşünüyorum.
Son olarak bazı tavsiyelerde
bulunmak istiyorum. Eğer siz de veri yığını arasında yolunuzu bulmaya
çalışırken yavaş yavaş özünüzden bir şeyler kaybediyorsanız, hep bir şeyleri
yetiştirmenin telaşı içerisindeyseniz veya yetiştirilmesi gereken şeylerin
sayısı artınca, yarım yamalak ve içinize sinmeyen işler çıkarıyorsanız
aşağıdaki önerilere kulak verin. Aksi halde anomiye yakalanmanız an
meselesidir.
1- Önemli veya önemsiz başladığınız
her işi bitirin. Bir işi bitirmek size tatmin duygusu sağlayacaktır.
2- Büyük hedefleriniz olsun. Bu
hedeflere ulaşabilmek için var gücünüzle çalışın. Hedefleriniz büyük değilse ve
onları elde ettiğinizde hayal ettiğiniz mutluluğu yaşamıyorsanız hedeflerinizi
revize etmenizde fayda vardır.
3- Yeni bir şeyler öğrenin.
Beyninizi taze tutacak yeni bilgiler ve egzersizlerle meşgul olun.
4- Risk alın ve sonuçlarını
görün.
5- İnsanlara yardım edin.
Yorumlar
Yorum Gönder