İş Yerlerindeki Kusursuz Katiller

Teknolojinin gelişmesi ile birlikte öncelikler değişti, iş yapış tarzları değişti. Beyaz yakalıların çalışma biçimleri bedenen azalırken, zihnen artmaya başladı. Neredeyse dinlenmeye fırsat bulmaksızın sürekli yiyecek arayan, vahşi hayvanlardan korunmaya çalışan atalarımızdan çok uzak bir noktadayız. Aslında şu anda fıtratımıza aykırı bir yaşam sürüyoruz.


Yeni yaşam formumuzda, bedenimize inanılmaz bir baskı uyguluyoruz. Dik yürümeyi unutarak göğüs kafesimizin içindeki organları sıkıştırmaya ve deformasyona uğramalarına neden oluyoruz. Nefes almayı minimum seviyeye indirerek beyine sadece yaşamını sürdürecek derecede oksijen gitmesine neden oluyoruz. Düşük oksijen demek yüksek oranda serbest radikal demek. Yüksek oranda serbest radikal ise beyin hücrelerinin yavaş yavaş ölmesi demek.

Bu süreç kronikleşmiş durumda. İş yerinde yavaş yavaş ölüyoruz ancak bunun farkında değiliz. Eğer siz de masa başı iş yapıyorsanız sizi kusursuz bir katille tanıştıracağım. Stockholm Sendromu dedikleri tam da bu olsa gerek. Celladınızla çok güzel günler geçiriyorsunuz. O cellad kim mi? koltuğunuz... evet yanlış duymadınız koltuğunuz!

Koltuk vazgeçilmez bir ihtiyaç. Fakat otururken belli bir süreyi aştıktan sonra bu ihtiyaç bize feci sonuçlarla gelebiliyor. Yapılan araştırmalar günde ortalama 12 saat civarında oturduğumuzu ortaya koyuyor. Ve daha da vahimi bunu telafi etmek için spor yapmanın yeterli olacağını düşünüyoruz. Ancak araştırma sonuçları bizimle aynı fikirde değil. 12 saat oturduktan sonra günde birer saat spor yapsanız bile size neredeyse hiç bir faydası olmuyor.

Koltukta uzun süre oturmanın bel ve boyunda yol açtığı zararları söylememe gerek yok. Bu kronik süreç sonrasında oluşan deformasyonlar ne yazık ki hayat kalitesini yerle bir ediyor. Koltuktan kurtulmanın ya da en azından oturma süresini minimize etmenin yolları var. Örneğin;

1- İş yerinde bilgisayar ile çalışırken büyük bir karton kutu bulup bilgisayarınızı üzerine koyabilir ve belli bir süre boyunca ayakta çalışabilirsiniz.
2- Boyunuz hizasında dolap varsa bilgisayarı üzerine koyup bu şekilde çalışabilirsiniz.
3- Gün içerisinde mutlaka minik aralar verip o süre zarfında yürüyüş yapmaya çalışın.
4- Günde en az üç kez onar defa burundan derin nefes alıp ağızdan vermeye çalışın.

Bu ufak hamleler fark yaratacaktır. Ufak hamle dediğime bakmayın, eminim ki bir çoğunuz için dağ gibi ağır gelecektir. Benden söylemesi...Bunları yaparsanız vücudunuz dinlenecek ve zamanla doğasına geri dönecektir.


Son olarak hapis hayatımızdan bahsetmek istiyorum. Kendi isteğimizle müebbet yemiş durumdayız. Ne kadar kapana kısılmış bir hayat yaşadığımızı hiç düşündünüz mü? Anthony Robbins bunu çok güzel özetliyor; "Sabah uyanıyoruz. Arabaya (araba=kutu) binip iş yerine gidiyoruz. Asansörle (asansör=kutu) yukarı çıkıyoruz. Odamıza giriyoruz (oda=kutu). Ekrandan gelen maillere bakıyoruz (pc=kutu). Sonra bir yerlere telefon açıyoruz (cep telefonu=kutu). Yine arabaya binip eve gidiyoruz ve evde elimize kumandayı alıp saatlerce tv izliyoruz (tv=kutu)...." hayatımız pasif bir halde kutular içinde geçiyor. Yapabileceğimiz en iyi hamle bu kutulardan kurtulmak. Kutulardan kurtulun, hayatınız değişsin. Saygılarımla.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Küresel Açlık ve Yoksulluk

Sesler

Geviş Getirme