Sizin Hikayeniz!

Resmin kaynağı: BBC
Modern bilim bizi genlerin kurbanı kabul eder. "Genlerimiz kaderimizi belirler". "Genlere müdahale söz konusu değildir". Bu cümleleri sık sık duyarız. Son yıllarda yapılan araştırmalar bu açıklamaların yetersiz olduğunu ortaya çıkarmaya başladı. Epigenetik denen bir terimle bu durumu kısmen açıklamak istiyorum. Epigenetik çevrenin genler üzerinde değişim yaptığını ifade eden bir terim. Yani genlerimiz değişikliğe uğrayabiliyor. Tamamen belli bir kalıbın içinde kalmak zorunda değiliz. Epigenetik araştırmalar anne babadan gelen gen takımlarının aynı şekilde çocuğa aktarılmadığını ortaya çıkarmıştır. 


Ben belli kalıplara sığmayı reddetme bakımından Epigenetiği önemsiyorum. Bizler yaratıcının programladığı muhteşem yapılarız. İnsanoğlunun karmaşık ama aynı zamanda sanatsal boyutu gün geçtikçe yeni bir buluşla daha keşfediliyor. Mesela bizler anne karnında beynimiz daha yeni yeni gelişmeye başlarken bir şeyler öğrenmeye başlıyoruz. Freud bunun farkında değildi. Ona göre insanların ilk 3-4 yılı kayıp yıllardı. Ama artık bebeklerin anne karnında öğrenmeye başladığı tespit edildi. Hatta anne karnında gelişimde yaşanan anormalliklerin hayatın geri kalan kısmını önemli ölçüde etkilediği tespit edildi. Ancak bir sorun var. Bizler daha doğmadan muhteşem bir tasarım harikası iken, doğumdan itibaren budanmaya başlıyoruz. Bebekler doğdukları andan itibaren suya bırakılırlarsa bir yunus gibi yüzebilir. Kodlarımıza bu işlenmiştir çünkü. Ama ebeveynler buna bir darbe indirmek için hazır beklemektedir. Siz çocukken tek başınıza bir havuza girdiğinizde boğulma riski yüzünden anne babanızın yaşadığı panik anını hatırlarsınız muhakkak. Bu panik yüzünden bizler maalesef yüzmeyi unuturuz. Ne acı ki unuttuğumuz yüzme sporunu öğrenmek için de sonradan uzun süreli bir çaba sarfederiz. 

Kısacası hayatta başarıyı unutmak için programlanıyoruz. Aşağıda sizinle bir resim paylaşmak istiyorum. Bilim adamları bir deney yapıyor. Denekler okul öncesi çocuklar. Soru şu; bu otobüs hangi yöne doğru gidiyor? ben şahsen resme baktığımda kendimce bir kaç yorumda bulundum ama kendi yorumlarım bana inandırıcı gelmedi. Çoğu yetişkin benim gibi kestirme cevaplar vermiş. Ancak okul öncesi çocukların %90'ı bu soruya doğru cevap vermiş. Biz düz mantıkla olaya bakarken onlar cesurca karmaşık sinaptik bağlantılar kurup cevabı kolaylıkla bulmuş. Cevabı yazımın sonunda vereceğim. 

Yukarıdaki soruya yetişkinlerin önemli bir kısmı cevap veremezken çocukların büyük bir çoğunluğunun cevap vermesi çevrenin bizim üzerimizde ne kadar büyük etkide bulunduğunun açık göstergesi. Bize dayatılan yaşam biçimi nedeniyle düşünmekten korkar hale geliyoruz. Toplum içinde itibarsız, özgüvensiz bireyler olarak yetiştiriliyoruz. Bu kalıpları kırmanın bir yolu var. Genlerimizin artık kaderimiz olmaması gibi, artık kendi hikayemizi yazma zamanımızın geldiğini düşünüyorum. Bilinçaltına aşılanmış olan "yapamam" eylemini "yapabilirim" haline çevirmek muhakkak önemli bir çaba gerektiriyor ama buna değer.

Bilinçaltına işlenen komutlarla ilgili ünlü hücre biyologu ve genetik bilimci Prof. Dr. Bruce H. Lipton'un başından geçen bir olayı anlatarak bu günkü yazımı noktalamak istiyorum. Profesör Lipton okula ders vermek için motosikleti ile giderken döndüğü bir virajda hızını alamayarak yoldan çıkıyor. Kafasında kask olmasına rağmen yine de yediği darbe yüzünden yarım saate yakın baygın halde kalıyor. Kendi geldikten sonra bir kaç hafta boyunca kas ağrıları ile dolaşmak zorunda kalıyor. Ancak öğrencilerinden biri ünlü bir masörün bilgilerini ona verip mutlaka onda tedavi olması gerektiğini söylüyor. Profesör Lipton alternatif tıpla uğraşanların çoğunu o dönemde şarlatan olarak kabul ettiği için istemeye istemeye masörün yanına gidiyor. Masör önce bir kaç hafif egzersiz hareketi yaptırıyor. Daha sonra Profesörün koluna bir basınç uygulayarak "Benim adım Bruce" diye konuşması komutunu veriyor. Profesör Bruce Lipton saçma gelen bu komutu tekrarlıyor. Masör sonraki aşamada profesörün koluna aynı baskıyı uyguluyor ancak bu kez "Benim adım Mary" cümlesini tekrarlayarak koluna uyguladığı basınca dayanmasını istiyor. Fakat Profesör bu cümleyi tekrarladığı anda kolu kas katı kesilerek yanına düşüyor. Profesör dikkatinin dağılmış olabileceğini düşünerek masörden aynı şeyi bir kez daha tekrarlamasını istiyor. Ancak Profesör "Benim adım Mary" dediği anda kolu tekrar aşağı düşmeye başlıyor. Defalarca tekrarlamalarına rağmen hep aynı sonucu elde etmişler. Bu durum karşısında büyük şaşkınlık yaşayan Profesör masöre nedenini sorunda masör şu cevabı vermiş. "Adının Bruce olduğu bilinçaltına kaydedilmiş. Bilinçaltı doğru kabul ettiği inançlar ile çelişen yeni inançlarla karşılaşırsa bu çatışma vücuttaki kasların zayıflamasına yol açar." 

Bilinçaltımıza işlenen inançların ne kadar etkili olduğunu ve onların yerine yenilerini koymanın ne kadar zor olduğunu yukarıdaki hikaye kısaca özetliyor. Şunu unutmayın ki hayatınıza yeni bir inanç eklemek zor olmasına rağmen bir süre sonra otomatik hale gelecektir. Bu mücadeleden galip ayrılmanız dileği ile... 

Sorunun Cevabı; Otobüslerde yolcuların iniş kapısı otobüsün sağındadır. Bu resimde iniş kapısı görünmüyor, yani aracın diğer tarafında. O yüzden otobüs sola doğru gidiyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Küresel Açlık ve Yoksulluk

Sesler

Geviş Getirme